7 Mayıs 2011 Cumartesi

PROTEİNLER

PROTEİNLER
  

Proteinler organizmaların gereksinimi olan besin maddelerinin en önemli gurubunu oluştururlar. Karbonhidratlar aktüel enerji taşıyıcı, yağlar rezerv maddeleri, proteinli maddeler ise organizmanın temel yapı taşıdır. Besinlerden alınan protein yalnız hücrelerde vücut için özel doku ve organ proteinleri yapı taş olarak kullanılmaz. Hormon , enzim ve bağışıklık maddeleri içinde hammadde olarak görev almaktadır. Yani proteinler metabolizmada doğrudan rol oynar. Organizmada çok değişik proteinler bulunur. Bunlar yalnız cinse özel değil aynı cinsler arasında organlara da özeldir. Yani aynı organizmada çeşitli organlardaki proteinler birbirlerinden farklıdır. Proteinlerin birbirinden farklı olmasını sağlayan aminoasitlerin sayısının, çeşidinin,  dizilişinin farklılığıdır. Bu diziliş genler tarafından kontrol edilir.

Proteinlerde yağ ve karbonhidratlardaki aynı elementler yani karbon, hidrojen ve oksijen bulunur. Fakat proteinlerde karakteristik olarak azot ve bazen de kükürt vardır. Proteinler yapı taşları olan amino asitlerin bir araya gelmesi ile oluşan büyük moleküllü bileşiklerdir. 22 farklı aminoasidin değişik kombinasyonu ile tabiatta milyarlarca değişik protein sentez edilmektedir.

Gerekli amino asitler vücudun kendisinin imal edemeyip dışarıdan besinlerle almak zorunda olduğu amino asitlerdir. Bunlar; Valin, İzoloysin, Löysin, Fenilalanin, Triptofan, Lisin, Metiyonin ve Trionin dir. Organizmanın protein ihtiyacı daha çok gerekli amino asitler üzerine kuruludur. Bir proteinin biyolojik değeri yani besleyici değeri bileşimindeki amino asit türüne bağlıdır. Biyolojik değer: sindirim kanalından emilen vücut proteinine dönüşme oranıdır. Yani biyolojik değer besinleri, insan vücudun proteinine ne kadar çabuk değişebileceğinin ölçüsüdür. Yiyeceklerden alınan her protein aynı kalitede değildir. Zorunlu aminoasitleri az bulunduran ve güç sindirilen proteinler  düşük kaliteli proteindir.  Aminoasitleri yeterli  oranda bulunduran  ve kolay sindirilen proteinler ise üstün kaliteli proteinleridir. Genellikle hayvansal kaynaklı proteinler üstün kaliteli, bitkilerden sağlanan besinlerin proteinleri düşük kalitelidir.En yüksek değere sahip protein yumurta akı proteinidir. Yumurta akı proteininin biyolojik değeri 100 olarak kabul edilir ve diğer proteinler buna oranlanır.
 Proteinler yapısal ve işlevsel olarak ikiye ayrılır.
Yapıcı onarıcı olarak; hücrenin yapısına katılırken
İşlevsel olarak ;enzimlerin, hormonların, hemoglobinlerin, antikorların yapısında bulunur.

v  Protein; canlıların yapısına atılan organik bileşiklerdir. Yapısında karbonhidrat ne yağların yapısına katılan C, H, O  elementlerinin yanında  N, P,S  elementleri de bulunur. Proteinler oldukça büyük ve karmaşık yapılı  bileşiklerdir. Yapı taşlarına aminoasit denir.
    Proteinlerin tabii yapısını  20 çeşit amino asit oluşturur. Amino asitlerin birbirlerine bağlanmasıyla polipeptit oluşur. Özgül yapıdaki  bir ya da daha fazla polipeptitin bir araya gelmesiyle protein oluşur. Amino asitler hem amino hem de karboksil grubu içerirler. Her amino asitin sadece radikal grubu (R) değişiktir. Bir  amino asidin kimyasal yapısını radikal grup tayin eder.

Amino asitler birbirlerine amino ve karboksil gruplarıyla bağlıdırlar. Birinci amino asidi karboksil taşıyan karbon atomlarıyla, diğer amino asidin amino grubundaki azot atomu arasında oluşan kovalent bağlara peptit  bağları, bu olaya da peptitleşme denir. Bu birleşme sırasında bir molekül su açığa çıkar. Çok sayıda (n tane) amino asitin dehidrasyonu sonucu polipeptit oluşur ve (n-1) kadar su açığa çıkar. Amino asitlerin bir tarafı asit gibi davranırken diğer tarafı da baz gibi davrandığından hücrelerde meydana gelen pH değişiklikleri bu şekilde dengelenir(tamponlanır). Canlını yapısına katılan proteinler  vücutta işlevsel olarak da görev yapmaktadır. Proteinlerin görevlerini yerine getirebilmesi için düzenli olarak ribozomlarda sentezlenmesi gerekir. Vücudumuzda 12 çeşit amino asit sentezlenebilirken 8 çeşit amino asit sentezlenemez. Vücutta üretilemeyip dışarıdan besinlerle hazır olarak alınan amino asitlere zorunlu (esansiyel) (elzem) amino asitler denir.  
Amino asitleri birleştiren peptit bağının rezonans yapısı;


NOT: Proteinlerin özgül yapısını çeşitli fiziksel ve kimyasal faktörler etkiler. Bu faktörlerden bazıları sıcaklık, pH ve tuz derişimidir. Birçok proteinin yapısı +450C  ve daha büyük sıcaklıklarda bozulur. Çevresel faktörlerle proteinlerin özgül yapısının bozulmasına denaturasyon denir. Denature protein biyolojik olarak aktif değildir.
PROTEİN ÇEŞİTLERİ
1.     BASİT PROTEİNLER
2.     BİLEŞİK PROTEİNLER
3.     TÜREV PROTEİNLER
BasitProteinler
Globüler
Albüminler,
Globülinler,
Globinler,
Glutelinler,
Prolaminler,
Protaminler,
Histonlar.
Basit
fibriller
Keratin,
elastin,
fibrinojen,
miyozin.
BileşikProteinler
Glikoproteinler:Kollajen,
Proteoglikanlar
Lipoproteinler
Fosfoproteinler:Kazein
Nükleoproteinler
Metalloproteinler:Ferritin,transferrin,
seruloplazmin
Kromoproteinler:Hemoglobin,
miyoglobin, sitokromlar, peroksidaz
Türev proteinler
Primer türev proteinler (denatüre tipproteinler):protean,metaprotein,koagule proteinler
Sekonder türev proteinler:Proteozlar (albüminozlar),Peptonla,rOligopeptitler,Peptitler
PROTEİN OLŞUMU
DNA  4 harfli bir alfabeden(4 çeşit nükleotid(baz)) oluşurken , protein 20 harfli bir alfabeden (20 çeşit amino asitten) oluşur.Protein sentezi DNA satesinde olur. Bunun için bu iki alfabe arasında çeviri yapılması gerekir. Bu olay kısaca şu şekilde olmaktadır.
DNA’nın  bir genlik kısmı  bir enzim aracılığıyla RNA’ya kopyalanır veya RNA oluşturulur.Daha sonra mRNA ribozomlara yapışır ve ribozom bu  RNA ‘daki kod dizilimini okumaya başlar,ribozomun çevresinde tRNA’lar vardır. Bu tRNA’ lara ise çeşitli amino asitler bağlanmıştır.mRNA’dan hangi baz dizilimi okunduysa ona ait amino asitin bağlandığı tRNA gelir ve ribozoma yapışır, bu işlem bu şekilde devam eder ve bir protein oluşur.
PROTEİN SENTEZİ
Bu soruya yanıt vermek için öncelikle proteinin nasıl oluştuğunu incelemek gerekiyor. Vücudumuzda DNA molekülleri ile depolanan genetik bilgiler, translasyon dediğimiz bir olay ile amino grup Asitlerden oluşan protein haline gelmektedir. Bu olay sırasında önce belirli bir miktar DNA'dan buna karşılık gelen RNA dizisi oluşur. Transkripsiyon denilen bu olaydan sonra RNA yapısında bulunan ve aktif protein sentezine katılmayan intron dediğimiz RNA dizileri ortadan kaldırılır. Intronsuz RNA'ya MRNA diyoruz ve bu MRNA, ribozomlarda birçok karmaşık olaydan sonra amino grup asit haline çevrilir ( Transla yon) ve değişik aminoasitlerin birleşmesiyle proteinler meydana gelir. Bu sayede DNA'larda hazır bulunan bilgiler protein formunda dokularda ve hücrelerde faaliyet göstermeye baslar. Proteinin yanlış sentezlenmesinin ana nedeni DNA nin yapısında olabilecek bir değişikliktir ve buna mutasyon diyoruz. Ayrıca çeşitli proteinler sentezlendikten sonra bazı modifikasyonlara uğrarlar. Bunlar, proteinin bir kısminin kopması, fosfor, seker karbonhidrat molekülleri eklenmesi gibi olaylardır. Bu aşamalarda olabilecek bir bozukluk ta proteinin gerçek fonksiyonunu göstermesine engel olur. Özetle saydığım bütün aşamalarda olabilecek bir bozukluk, sonuçta proteinin sentezinde bozukluğa neden olacaktır.
Protein yanlış sentezlenince ne olur sorusuna en basit ve kısa yanıt o proteinin fonksiyonunun bozulması olacaktır. Söz konusu proteinin fonksiyonu örneğin hücrelerin bölünmesine yardımcı olmaksa, bu proteinin sentezindeki bozukluk hücrelerin bölünmesinde sorun çıkartacaktır. Günümüzde birçok proteinin yanlış yada eksik sentezlenmesinin bazı hastalıklara neden olduğu bilinmektedir. Bazı tip kanserlerde örneğin çok özel proteinlerde mutasyon olduğu hem deney hayvanlarında hem de insanlarda gösterilmiştir. Tümör oluşumunu önleyen bazı proteinlerde olabilecek sentez hatalarının organizmaları Kanser gelişimine daha hassas hale getirdiği bilinmektedir. Yanlış protein sentezi sadece kanserli kişilerde görülmemektedir. Yapılan çalışmalar bir çok hastalıkta spesifik protein veya proteinlerde yanlış sentezlenme olduğunu göstermiştir. Uzayıp giden bu hastalıklara birkaç örnek vermek gerekirse, seker hastalığı, bazı akciğer hastalıkları, Alzheimer hastalığı, bir çok bağ dokusu hastalığı sayılabilir.
Bu noktada bir önemli konuyu da belirtmek gerekir. yanlış sentezlenen her proteinin mutlaka bir hastalığa neden olması gerekmez. bazı sentezlenme hataları proteinin fonksiyonunda çok önemli bir değişikliğe neden olmaz. Yine ayni şekilde bazı durumlarda yanlış sentezlenme sonucu fonksiyonunu bozulan proteinin görevi ona benzer bir başka protein tarafından üstlenilebilir ve organizmada olabilecek herhangi bir fonksiyon eksikliği önlenmiş olur. Son olacakta yanlış sentezlenen proteinin organizma için hayati önemi olmayan bir fonksiyonu varsa, bunda olabilecek sentez hatalarının çok fazla önemi olmayabilir.
AMİNO ASİT NEDİR
Amino asit
Proteini oluşturan yapı taşışıdır. Doğada 300’den fazla amino asit vardır, fakat memelilerde bunlardan yalnız 20 tane bulunur. Bunlar Hücrenin genetik materyali olan DNA tarafından kotlanan amino asitlerdir.Amino Asitler arasındaki kovalent baglarpeptit bağlar olarak oluşturdukları zincirde polypeptit zinciri olarak adlandırılır.
RNA’daki bilginin Proteine çevrilmesi işlemine translasyon denir. mRNA’da sadece dört farklı nükleotit bulunurken, Proteinlerde 20 değişik amino asit bulunur. Bu nedenle, m RNA ile proteinler arasında bire bir ilişki olamaz. Genlerdeki ve dolayısıyla mRNA’daki nükleotit dizisi ile proteinlerdeki amino asit dizisi arasındaki ilişki genetik şifre’dir.
ProteininYapısı
Proteinler, amino asit dediğimiz ve karbon,
Hidrojen, oksijen ve Azot atomlarından meydana gelen Moleküllerin tespih taneleri gibi yan yana dizilmeleri ile oluşur. Proteinler 4 yapıya ayrılır. Bunlar:
I.Primeryapı
II.Sekonderyapı
III.Tersiyeryapı
IV. Kuanter yapı
1.Primeryapı:
Bir
Proteindeki aminoasitlerin dizilişine o Proteinin Primer yapısı denir. normal ve mutasyona uğramış Proteinlerin Primer yapıları bilindiği taktirde bu bilgi kullanılarak hastalığın tanısına gidilebilir.
2.SekonderYapı:
Polipetit omurgası gelişi güzel bir üç boyutlu yapı oluşturmayıp genellikle lineer dizede birbirine yakın olan amino asitlerin kurallı düzenlemesiyle yapılanır.
3.TersiyerYapı:
Bir polipeptit zincirinin Primer yapısı onun tersiyer yapısını da belirler. Tersiyer hem bölgelerin katlanmasını hem de bölgelerin polypeptit içindeki nihayi düzenini ifade eder.
4.KuanternalYapı:
Birçok protein tek polipeptit zincirinden meydana gelir; bunlar monomerik proteinlerdir.Birçoğu da yapısal olarak benzer veya tamamen ilgisiz veya daha fazla polypeptit zincirinden oluşur.Bu polipeptit zincirlerinin düzenlenmesine proteinin kuanter yapısı denir.

Proteinlerin organizmadaki fonksiyonları (görevleri)
1.     Enzim, hormon, antikor, hemoglobin gibi yapıların bileşimine katılır.
a.     Hormon(insülin): Vücudun kimyasal yapısını düzenleyen kimyasal  bileşenlerdir.
b.     Antikorlar: Vücudun dışarıdan gelen mikroplara karşı savunmasında görev alır.
c.     Enzim: Canlılarda gerçekleşen biyokimyasal tepkimelerde katalizör görevi yapar.
d.     Hemoglobin: Kanda alyuvarlarda bulunup, oksijen taşırlar.
2.     Proteinler;
a.     Hücre içi ve hücre dışı sıvılarda osmatik dengeyi sağlayıp ödeme neden olabilecek durumları ortadan kaldırır.(Kanın osmatik basıncını ayarlar.)
b.     Vücuttaki asit baz dengesini sağlamak için tampon görevi üstlenir.
3.     Hücrenin (hücre zarı ve organellerin) yapısına katılarak vücutta yapım ve onarımı sağlar. Yıpranmış hücreleri yeniler ve yaraların iyileşmesini sağlar.
4.     Kasların kasılıp gevşemesini sağlayan  aktin ve miyozinlerin yapısına katılır.
5.     Kalıtsal faktörler için kromozom ve  genlerin yapısında bulunur.
6.     Enerji veren diğer besin unsurları kalmazsa(karbonhidrat-yağ)  ya da yeteri kadar alınmazlarsa, proteinler enerji verici olarak kullanılır ve bu durumda da kanın osmatik basıncı düşer ve ödemler oluşur.
7.     Kanın pıhtılaşmasında da rol oynarlar.(Fibrinojen, protrombin)
8.     Tırnak , eklem, kemik, diş ve deri gibi yapılara katılarak dayanıklılığını arttırır.
NOT: Vücuttaki organik bileşiklerin enerji  verme sırlaması; karbonhidrat-yağ ve protein sıralamasıdır. Ayrıca bu organik bileşikleri  enerji verme kapasitelerine göre de sıralayacak olursak; 1)Yağ (1 gramda yaklaşık 9 cal)
               2)Protein (1 gramda yaklaşık 4 cal)
               3)karbonhidrat( 1 gramda yaklaşık 3-3.5 cal)
PROTEİNLERİN  İNSAN VÜCUDU  İÇİN ÖNEMİ
PROTEİNLERİN  EKSİKLİĞİNDE ORTAYA ÇIKAN SORUNLAR
1)Kanda proteinlerin azalmasıyla denge bozulacağından, organların çalışması aksar.
2)Proteinlerin eksikliğinde  büyüme yavaşlar hatta durur. Daha sonra vücut ağırlığı azalmaya başlar.
3) Zihinsel  gelişmelerde gerileme görülür.
4)Vücudun direnci azalır ve   kolay hastalanır ,hastalık ağır seyreder ve yaralar geç iyileşir.
5)karaciğer hücreleri  protein yetersizliğinde dolayı yenilenemediğinden “ SİROZ HASTALIĞI” görülür.
6)Hemoglobin yapılmadığı için kansızlık görülür.
Daha birçok sayamadığımız yapı protein yetersizliğinden  dolayı özelliğini kaybettiğinden işlevini gerçekleştiremez.
NOT:
v  Proteinin kısıtlı alınmasına karşın, kalorisi yüksek olan şeker nişasta  ile beslenenler de “kuvaşiorkor hastalığı”  belirir.
v  Kalorinin proteine göre daha kısıtlı alınması durumunda  ise “marasmus hastalığı” oluşur.
v  Ülkemizde sıklıkla, protein eksikliği  enerji eksikliği ile birlikte görülür.
v  0-6 yaş arası eksik protein alımı henüz beyin gelişiminin tamamlanmadığı devre olduğundan zeka geriliğine yol açabilir.
NOT:
Protein eksikliği olan kişilerde ;çabuk yorulma, durgunluk gibi belirtiler görülmeye başlar. Daha ileriki dönemlerde ise kansızlık, hastalıklara karşı direncin azalması, kan basıncını düşmesi, diş eti hastalıkları, göz bozukluları ve siroz gibi belirtiler görülebilir. Bununla birlikte fazla protein almakta vücut özellikle de karaciğer için zararlıdır. Karaciğer için zararlı olmasını sebebi ise ; proteinsel atıklar olan amonyak, üre ve ürik asit gibi zararlı atıkların depolanma ya da atıla işlemlerini karaciğer yapmaktadır. Aşırı protein alımı bu dengeyi bozup karaciğere zarar verir.
   FAZLA  PROTEİNİN  ZARARLARI     
1)Proteinler vücutta depo edilemez. Alınan proteinlerin fazlası yağa dönüştürülerek depo edilir. Yağın artması sonucu sporcunu performansı düşürüp istenmeyen vücut ağırlığına sebep olur.
2)Protein bakımından zengin hayvansal kaynaklı besinlerin yapılarında katı yağ ve kolesterol  bulunmaktadır. Bu tür yiyeceklerin fazla oranda tüketimi  ileriki yaşlarda kalp-damar  hastalıklarına yakalanma riskini arttırır.
3)Proteinlerin parçalanması sonucu oluşan atık madde (ürik asit) atımı böbrekler yoluyla olduğundan  sporcularda su kaybına sebep olur.
4)Fazla protein vücuttan kalsiyum atımını hızlandırır.

PROTEİN KAYNAKLARI
   Temelde  aminoasitleri  besin olarak dışarıdan almamız gerektiğinden  protein kaynaklı besinler  yaşantımızda çok önemli  bir yer tutmaktadırlar.
   Proteinler, hayvansal ve bitkisel kaynaklı yiyeceklerde bulunurlar.İnsan vücudunu çeşitli dokularını oluşturan  aminoasitlerin tipleri ve miktarları çeşitlidir. Her doku , enzim ve diğer proteinsel  yapıların yapımı için değişik oranlarda aminoasitlere gereksinimlerimiz bulunmaktadır. Bizim yapılarımıza  en uygun olan proteinlerin alınmasının organizmada yapım etkinliğini arttırması doğaldır. Alınması gerektiği halde gıda da bulunmayan tek bir aminoasidin alınması  durumunda  tüm aminoasitler yıkıma gidebilir.
  Genellikle hayvansal kaynaklı proteinlerin  aminoasitleri  insan vücudu için daha uygundur. Bu nedenle bunlar sindirimde fazla kayba uğramazlar ve vücutta büyük oranda kullanılırlar. Bitksel kaynaklı proteinler sindirimde kayba uğrarlar. Ayrıca yukarıda da belirtildiği gibi proteinlerin kapsadıkları  aminoasitlerin oranı, insan protein yapısındaki miktarlardan farklıdır.
   Besinlerin etkinlik oranları , biyolojik yararlılık olarak belirtilmektedir. Bazı besinlerin etkinlikleri şunlardır; yumurta, süt, et vb. hayvan kaynaklı proteinler % 98 oranında sindirilirler. Tahıllar %78-85 , kuru baklagiller %78 civarında sindirilirler.
  Vücutta kullanılma durumlarına göre proteinleri şöyle sınıflandırabiliriz.
1)Hayvansal kaynaklı  (üstün kaliteli) proteinler: et, süt ve süt ürünleri, balık, yumurta, sakatat…vb.
2)Bitkisel kaynaklı (düşük kaliteli)  proteinler: kuru baklagiller, tahıllar, kuru yemişler…vb.
Besinlerle alınan aminoasitlerin çeşitlendirilmesi ve zenginleştirilmesi için farklı amino asit içiren yiyecekleri karıştırıp pişirmek o yemeğin besin değerini arttırır. Terbiyeli çorba; kıymalı, salçalı makarna; yoğurtlu salçalı mantı; salatalı ekmek gibi uygulamalar bu zenginleştirmenin birer örnekleridir. Tahıllarla baklagilleri karıştırıp pişirmek besin değerini oldukça arttırır. Yahni, aşure, nohutlu pilav gibi yemekler sayılabilir. Salatanın, özellikle limonlu yeşil salatanın proteini yok denecek kadar azdır. Besin değerine vitamin yönünden katkısı olmaktadır.
PROTEİNLERİN   VÜCUTTA KULLANILMASI
PROTEİNLERİN  SİNDİRİMİ :
İlk olarak, proteinlerin peptit  bağları, mide de pepsin ve hidroklorik asit etkisiyle parçalanır.Pepton denilen küçük moleküller oluşur. Sütte bu işlemi renin enzimi yapar.
Peptonların ince bağırsakta , pankreastan salgılanan tripsin ve kemotripsin, enzimleri ile peptit bağları tamamen çözülür ve aminoasitlere ayrılırlar. Aminoasitlerin emilme işlemi, ince bağırsaklardan  bassit geçiş yoluyla olur. Şimdi bu sindirim olayını kısaca şematize edelim.
     Midede;  
                                            Pepsinojen +HCl  àPepsin
                                           Protein + H2O +Pepsin(enzim)  àPolipeptit
                                          Süt +lap/renin(enzimi)àKozein +H2O
                                          Kozein +Pepsin àPolipeptit +Aminoasit
Onikiparmak  bağırsağında;
                                          Tripsinojen/Kimotripsinojen + Enterkinaz  àTripsin/ Kimotripsin
                                          Polipeptit +H2O+(kimotripsin ya da tripsin enzimi) àPeptit + Aminoasit
İnce bağırsakta ;
                                       Peptit +H2O+ ErepsinàAminoasit
Şeklindedir.
PROTEİNLERİN METABOLİZMASI:
ü  Kana geçince aminoasitler hücrelerde proteinleri yaparlar.
ü  Vücut için gerekli hormonlar , enzimler  ve antikorları oluştururlar.
ü  Aminoasitlerin  amin grubu ayrışınca oluşan moleküller  vücutta protein yapımı dışında kullanılırlar. Bunlar; enerji, karbonhidrat ve yağa dönüşürler.
Dokudaki proteinlerle kandaki proteinler arasında denge vardır. Kandaki proteinlerin düzeyleri  protein alınıp alınmadığını gösterir. Proteinlerden amin grubunu ayrılmasıyla üre oluşur ve idrarla dışarı atılır. Proteinlerin yıkımıyla açığa çıkan kreatin ve azotlu ögeler de idrarla dışarı atılırlar.
Şimdi de sindirim besinlerinden proteinlerin sindirimi sonucu oluşan  aminoasitin izleyeceği yolu şematik olarak görelim. Yalnız biz bu kısımda  yağlar, karbonhidratlar… vb.lerinde sindirim sonucu izledikleri yolları göreceğiz.
NOT: Proteinlerin sindirimi karbonhidratlara göre daha zordur.

SİNDİRİM BESİNLERİNİN TAKİP ETTİĞİ YOLLAR
                                                                    Kalbin sağ kulakçığı

              PROTEİN GEREKSİNİMİ
Yiyeceklerle alınan protein  ile atılan arasında bir denge vardır.
Günlük protein gereksinimleri hesaplanırken büyüme , cinsiyet ve aktivite göz önüne alınmalıdır. Örneğin;1 yaş için kg başına 2,1 gram, 10 yaş için kg başına 1,35 g, yetişkinler için kg başına 1 g  yeterlidir. Erken doğmuş prematürelerde ise kilogram başına 4 g protein gerekebilir.
*       Sağlıklı bir beslenme için günlük enerji ihtiyacının %10-15 ‘inin proteinlerden sağlanması gerekir.
Bazı durumlarda ise protein gereksinimi artar. Bunları üç şekilde sıralayabiliriz;
ü  Hamilelik ve emziklikte 6-15 g eklenir,
ü  Hastalıklarda özellikle yanıklarda,
ü  Enerji dengesinin iyi olmadığı durumlarda,
ü  Yemeklerin pişirilmesi ve yenmesi sırasındaki kayıplar düşünülüp protein gereksinimi ona göre ayarlanmalıdır.


Sporcu beslenmesinde günlük protein gereksinimi

Vücuda alınan proteinler sindirim sisteminde amino asitlere kadar parçalanırlar. Bu amino asitler yukarda bahsettiğimiz işlevlerde kullanılmaktadır. Sporcuların, spor yapmayan kişilere göre daha gelişmiş bir vücut yapısına sahip oldukları bir gerçektir. Kasların yapısını proteinler oluştur. Buda sporcuların daha fazla protein almaları gerektiği fikrini doğurabilir. Ancak kasların %70 i sudur. Su dışındaki ağırlığın ancak yarısını proteinler oluşturur. Kaslardaki protein oranını koruyabilmeleri için günlük kullanılan protein kadar alınması gereklidir. Günlük kas çalışmasındaki artışla birlikte protein gereksinimi de artar.

Sağlıklı bireylerde her kilogram vücut ağırlığı başına 0.8 - 1.1 g protein yeterli iken sporcularda bu oran 1.5-2 grama kadar yükselir. Yani günlük alınması gereken enerjinin %15 - 20 sinin proteinlerden karşılanması gerekir. Büyüme çağındaki genç sporcular yalnız kas kuvvetlenmesi için değil büyümeleri içinde proteine ihtiyaç duyduklarından günlük enerjinin %25 ine kadar protein alabilirler. Kuvvet gerektiren spor dallarında yarışmacılar vücut ağırlıklarının her kg için 2-3 g protein , çabukluk isteyen spor türleri ile dayanıklılığın önemli olduğu spor dalları için de 1.5-2 g protein yeterlidir.

Özellikle kuvvet gerektiren spor dallarındaki sporcuların birçoğu protein gereksinmelerini protein tozları alarak karşılama eğilimindedirler. Günde 4-6 saatlik ağır idman döneminde , sporcunun yeterli yiyecek tüketemediği durumlarda protein tozları pratik bir çözüm olmaktadır.Ancak enerjinin besin öğelerine dağılım dengesini korumak için protein tozlarının gelişi güzel kullanılması önerilmez.

Proteinlerin kas gelişimine etkileri

Sporcular arasında en yaygın inançlardan biriside Protein bakımından zengin yiyeceklerin (Özellikle hayvansal kaynaklı) vücut kas kitlesinde artışa neden olacağıdır. Diyetle alınan proteinler, kas kitlesinin gelişimi için gerekli amino asitleri sağlarlar. Ayrıca insan vücudu mevcut proteinlerin yıkımından ortaya çıkan amin asitleri tekrar kullanabilme yeteneğine de sahiptir. Örneğin 75 kg vücut ağırlığına sahip bir kişi günlük diyetle 100 g protein aldığında ,vücudu 400 g protein sentezler. Sporcular almaları gereken proteinin vücut ağırlıkları ve spor dalları ile orantılı olması gerektiğini unutmamalıdırlar. Geniş vücut kitlesine sahip olanların protein ihtiyaçları daha fazla olacaktır.



Amino asitlerin enerji oluşumuna etkileri

Son yıllarda yapılan çalışmalarda organizmanın amino asitleri yakıt olarak kullandığını göstermektedir. Özellikle dayanıklılık eksersizlerinde, enerji oluşumuna amino asitlerden löysin, izolöysin ve valin %5-12 oranında katılabilmektedir.

Vücutta yapılamayan gerekli amino asitlerin mutlaka organizmaya kazandırılmaları gerekir. Bazı amino asitler ise doku yıkımı esnasında serbest hale geçerek vücutta tekrar kullanılmaktadır. Dolayısıyla insan vücudu amino asitleri ve proteinleri kullanırken oldukça ekonomik hareket etmektedir. İnsanlar üzerinde yüksek doz amino asit kullanımının etkileri henüz denenmemiş olmasından dolayı tam olarak bilinmemektedir.
Bu konuda deney hayvanlarında yapılan çalışmalarda karaciğer böbrek büyümesi, organlarda tümör oluşumuna rastlanmıştır. Sindirim kanalında önemli bir rahatsızlığı olmayan sporcuların direk protein alımları ile amino asit kullanımları arasında bir fark yoktur.
NOT: Ağıza alınan her besin gevceleme hareketleri sırasında dişten mideye uzanan sinirler etkisiyle mide HCl salgılamasına neden olur. Midenin bu salgılamayı başlatmasının sebebi proteinli besinlerin geleceğin zannetmesidir .Günlük ihtiyaç kadar protein alınmaması sonucu midenin delinmesine kadar gidebilecek ciddi vakalar  neden olabilir. En sonunda da sürekli mide rahatsızlıkları baş gösterir.
PROTEİNLERLE İLGİLİ BESİN TÜRLERİ
Proteinler


Kimileri, yumurtanın yalnızca sarısını sever. Nedense, bu sevgi beyaza karşı pek duyulmaz. İçi hep sarı olan bir yumurta düşünsenize! Ne kadar acayip olurdu.
Protein hepimiz için çok büyük bir önem taşımaktadır.
Tüm canlılar biyomolekül adıyla anılan birtakım organik maddelerden oluşmaktadır. Bunlardan biri olan protein vü­cudumuzun yaklaşık %12'sini oluşturmaktadır.
Birçok kimse çok protein almanın iyi olduğunu sanır. Oysa aşrı tükeltilmesi durumu için bu doğru değildir.
Etin besin değeri yüksektir; biyolojik açıdan çok önemli proteinler içerir. Ama bu besin değeri balığın, sütün ve yumurtanınkinden üstün değildir.
Hemoglobin, alyuvarlara kırmızı rengini veren hematin ile globinin bileşiminden oluşan bir proteindir. Hemoglobin, hücrelerden aldığı CO2de akciğerlere iletir. He­moglobinin yapısında demir de vardır.
Gamma Globulin: Kanda bulunan proteinlerin ufak molekül­lerden yapılanlarına albumin, iri moleküllü olanlarına ise globulin denir. Albumin yu­murta akı gibidir.

Demir vücudumuzdaki kanın rengini veren hemoglobinde ve ayrıca kimyasal oksidasyon olaylarında rol alan bazı fermentlerde (sitokron fermentleri) bulunan bir elementtir. Vücudumuzdaki demirin büyük bir kısmı hemoglobinin yapısına katılır.
B1 Vitamini Aneurine veya Thiamine adını alır. B grubu vitaminlerdendir. Beslenme bozukluklarına bağlı olarak yeterli vitamin alınamadığında veya ateşli hastalıklarda, gebelikte, hipertiroidi gibi vakalarda eksikliği görülür. 

Anabol izanlar Erkeklik hormonuna benzeyen ve protein metabolizmasına olumlu etki yaparak insanı güçlendiren maddelere anoboizan denir.

Albümin Kan plazmasının veya serumunun en önemli bölümünü oluşturan albumin, dokuların temel maddelerindendir. Berrak, koyu kıvamda, suda çözünebilen, ısı ile pıhtılaşan bir protein türüdür.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder