7 Mayıs 2011 Cumartesi

SOLUNUM SİSTEMİ


Solunum Sistemi Organları Nelerdir?

Solunum sisteminin canlılar üzerinde öneminden kısaca bahsetmek gerekirse; canlıların yaşamsal faailetlerini sürdürmelerine yarar.Solunum olayı yaşamsal faaliyetlerin devamı açısından çok önemlidir.Solunum sistemi organları ise bu yaşamsal olay olan solunumu gerçekleştiren sistemdir.solunum sistemindeki organlar solunum olayını gerçekleştirir ve bu organlar sırası ile insanlarda şu şekildedir;burun, yutak, gırtlak, soluk borusu ve akciğerler solunum sistemi organlarıdır.
Solunum Sistemi

 

Burun ve Görevi

Dışarıdan alınan havanın solunum sistemine (vücuda) ilk girdiği yer olup hem solunum sisteminin başlangıç organı hem de koku alma duyu organıdır. Burunda, burun kılları, burun kanalları (sinüsler), ve sümük (mukus) salgısını (sıvısını) üreten salgı bezleri (sümük = mukus bezleri) bulunur.
Burun, dışarıdan alınan havanın ısıtılmasını, nemlendirilmesini, havadaki toz ve mikropların tutulmasını sağlar. Havanın ısıtılıp nemlendirilmesini burun kanalları, havadaki toz ve mikropların tutulmasını ise burun kılları ve sümük salgısı sağlar.

Yutak ve Görevleri

Yutak, ağızdan sonra gelen boşluktur. Üst taraftan ağız ve burun boşluğuna, alt taraftan gırtlak ve yemek borusuna açılır. Yutak kas dokudan yapılmış olu 10 – 15 cm uzunluğundadır. Küçük dil ve bademcikler yutakta bulunur.
Yutak, burundan alınan havayı soluk borusuna, ağızdan alınan besinleri yemek borusuna iletir.

Gırtlak ve Görevleri

Soluk borusu ile yutak arasında bulunan, kıkırdaktan yapılan, ses kutusu da denilen organdır. Gırtlak, solunum olayı için alınan havanın soluk borusuna, besin maddeleri ile suyun da yemek borusuna iletilmesini sağlar.
Soluk verme olayı sırasında dışarı atılan hava ile gırtlak ta bulunan ses telleri titreştirilerek sesin oluşması sağlanır. Ses ise dil, dudaklar ve yanakların hareketi ve dişler sayesinde şekillenir ve kelimelere dönüşür.

Soluk (Nefes) Borusu ve Görevleri

Gırtlak ile akciğerler arasında bulunan ve kıkırdaktan yapılan 10 – 12 cm uzunluğundaki borudur. (Yemek borusunun önünde bulunur). Soluk borusu, at nalı şeklinde olan ve üst üste dizilen kıkırdak halkalardan oluşur. (Soluk borusunun yemek borusu ile komşu olan arka yüzü düz kaslardan yapılmıştır). Soluk borusunun iç yüzeyinde tek yönde hareket eden titrek tüylü hücreler (bu hücrelerin arasında salgı üreten hücreler yani gobletler) ile nemli bir zar bulunur.
Soluk borusu, gırtlaktan gelen havanın akciğerlere taşınmasını, (akciğerlerden gelen havanın gırtlak ile yutak ve burna) havanın ısıtılıp nemlendirilmesini ve havadaki toz ve mikropların tutulmasını sağlar.
Hava ile gelen toz ve mikroplar titrek tüylü hücreler ile tutulur, nemli zarın salgıladığı yapışkan ve kaygan salgı ile yapıştırılır ve balgam sayesinde dışarı atılır.
Soluk borusunu yapısındaki kıkırdak halkalar, soluk alıp verme sırasında soluk borusunun duvarlarının (birbirine) yapışmasını önler.

Bronşlar ve Görevleri

Soluk borusu akciğerler girmeden iki kola ayrılır. Bu kollardan her birine bronş denir. Bronşlardan her biri bir akciğere gider. Bronşların yapısı soluk borusuna benzer. Bronşlar da kıkırdak halkalardan oluşur, iç yüzeyi nemli zarla kaplıdır ve titrek tüylü hücreler bulunur. Bronşlar, soluk borusundan gelen havanın bronşçuklara iletilmesini sağlar.

Bronşçuklar ve Görevleri

Bronşlar akciğerlere girince daha küçük birçok kola ayrılır. Bu kollardan her birine bronşçuk denir. Bronşçukların yapısında kıkırdak halkalar ve titrek tüylü hücreler bulunmaz. Bronşçuklar, bronşlardan gelen havanın alveollere iletilmesini sağlar.

Akciğerler ve Görevleri

Kalp ile birlikte göğüs boşluğunda bulunan, açık pembe renkli, esnek, büyüyüp küçülebilen, sağda ve solda birer tane olmak üzere toplam iki tane olan solunum sisteminin temel organıdır. Sağ akciğer üç bölümlü (loblu), sol akciğer iki bölümlü (loblu) olup, sağ akciğer sol akciğerden daha büyüktür. (Sol akciğerde üçüncü lob yerine kalp yerleşir).
Akciğerlerin üzeri plevra (plöra) zarı ile örtülüdür. Bu zar, akciğerleri dış etkilere karşı korur.
Akciğerlerdeki bronşçukların uç kısmında üzüm salkımına benzeyen hava kesecikleri (alveoller) bulunur. (Alveoller, tek sıralı epitel hücrelerden oluşmuştur). Alveollerin etrafında da çok sayıda kılcal kan damarı bulunur.
Görevleri:Akciğerler, dışarıdan alınan havadaki oksijen gazını kana veren, kandaki karbondioksit gazını alan yani gaz alışverişini gerçekleştiren organlardır. Akciğerlerde gaz alışverişini gerçekleştiren yapılar ise alveollerdir. Dışarıdan alınan hava akciğerlerdeki alveollere dolar, alveollerden de etrafındaki kılcal kan damarlarına geçer. Kılcal kan damarlarındaki karbondioksit gazı da alveollere geçer.

Solunuma Yardımcı Yapılar

Diyafram kası, göğüs (kaburga) kasları ve kaburgalar solunuma yardımcı yapılardır. Diyafram kası, göğüs boşluğunun alt kısmını kapatan yassı (çizgili) kastır. Göğüs (kaburga) kasları, kaburgaların arasında bulunan ve kaburgaların açılıp kapanmasını sağlayan kaslardır.
Dışarıdan havanın alınması ya da dışarıya havanın verilmesi akciğerlerin hacminin artması ya da azalması sayesinde gerçekleşir. Akciğerlerin hacminin artması ya da azalması için de göğüs boşluğunun genişlemesi ya da daralması gerekir. Göğüs boşluğunun genişleyip daralmasını da diyafram kası ile göğüs (kaburga) kasları sağlar.
Bu Yazıların dışında size yararlı olacağının düşünerek aynı konunun bir başka kaynaktaki farklı anlatımınıda alıyoruz. Siz öğrenci arkadaşlar yazımız içerisindekileri kendi mantık süzgeçlerinden geçirip uygun gördükleri kısımları kullanabilirler.

İNSANDA SOLUNUM SİSTEMİ

İnsanda solunum sistemi akciğerler ve akciğerlere hava taşıyan borulardan meydana gelmiştir.burun,ağız,yutak,gırtlak,soluk borusu,bronşlar da solunumda rol oynar.
1-Burun: İnsanda solunum sistemi burunla başlar. Burnun yapısında kıllar, mukuslu yüzey ve yüzeye yakın kılcal damarlar bulunur. Bu yapılar, solunum esnasında alınan havanın, mikrop ve tozlarının tutulmasını, ısınmasını ve nemlendirilmesini sağlar.
- Solunum havasının alınmasını ve nemlendirilmesini sağlar.
- İçerisinde bulunan kıllar ile solunum havasının temizlenmesini sağlar.
Burun güzel kokulu çiçeklerin ya da iştah açıcı yemeklerin kokularını algılamamızı sağlamanın ötesinde de, çok önemli işlevleri olan bir organımızdır. Soluduğumuz hava ile birlikte havadan aldığı oksijeni vücudumuzun bütün hücrelerine taşıyan kan arasındaki temel bağlantı yollarından biridir. Kısacası burun hem koklama organı, hem de solunum yollarının başlangıcı olarak büyük önem taşır. İki bölümden oluşan burnun içinde “silya” denen tüycükler ve mukus adı verilen bir salgı vardır. Hava burundan içeri girdiğinde bunlarla karşılaşır ve hemen analize tabi tutulur. Havadaki moleküller ayrıştırılarak incelenir ve beyne iletilerek kokunun ne olduğu belirlenir ve ona göre tepki verilir. Bu işlemlerin hepsi sadece 30 saniye gibi çok kısa bir süre içerisinde gerçekleşir.
Burnun içinde aerodinamik açıdan da kusursuz bir tasarım söz konusudur. Hava içeri girdiğinde doğrudan nefes borusuna gitmez. Burun, adeta bir klima gibi çok özel filtre sistemleriyle dışarıdan gelen kirli, sıcak, soğuk ya da nemli havayı akciğerler için hazır hale getirir. Burundaki özel kıvrımlı yapı sayesinde hava burada bir tur dönüş yapar. Böylece burun çeperinde bulunan tüycüklere ve damar ağına daha fazla temas etmiş olur. İşte bu kıvrımlı sistem sayesinde burun günde 15 m3 havayı süzer, temizler, nemlendirir ve ısıtır. Bu miktar yaklaşık olarak bir odanın içindeki havaya eşittir. Fakat burada kirli hava denince akla sadece tozlu hava gelmemelidir. Havayla birlikte gelen tozun yanı sıra bakteri, polenler vs. gibi yaklaşık 20 milyar yabancı maddenin vücuda girmesi burundaki özel sistem sayesinde engellenmiş olur.
Tozlarını ve her türlü zararlı bakterilerini burundaki klima sisteminde bırakan hava, bu işlemden sonra her burun deliğinde üçer tane bulunan kıvrımlı yapıların üstünden geçer. Burundaki tüycüklere takılan yabancı maddeler bu defa da buradaki mukusun antibakteriyel etkisiyle zararsız hale getirilir. Hava bu kıvrımlara çarpınca yön değiştirir ve burun boşluğunun duvarına çarpar. Buraya çarptığında mukus sıvısı içinde tutulur. Solunum havasının yabancı cisimlerden temizlenmesi çok kapsamlı ve çok hassastır. En ufak bir hataya, unutmaya ve atlamaya izin verilmez. Çünkü bir bakterinin ya da zararlı bir cismin akciğer gibi hassas bir organa geçebilmesi, insanın sağlığında olumsuz etkiler oluşturabilir. Ancak herşeye rağmen zararlı cisimlerin burundan geçmeyi başarması ihtimaline karşı, ikinci bir koruma mekanizması daha vardır. Şayet burun boşluğunu geçebilen cisimler olursa, bunlar da solunum yollarında tutulurlar. Burnun içinde temizlenen ve ısısı ayarlanan hava ciğerlerinize gitmek üzere hazırdır. Ciğerlere ulaşmak için takip edilecek yol nefes borusudur.
2-Yutak:
- Burun ve ağız boşluğunun yemek ve soluk borusuna açıldığı bir yol ağzı gibidir.
- Burun ve ağızdan alınan havanın soluk borusuna iletilmesini sağlar.
3-Gırtlak:
- Soluk borusunun üst kısmının genişlemiş bölümüdür.
- İçerisinde konuşmamızı sağlayan ses telleri bulunur.
4-Soluk Borusu:İlk anda burunda temizlenen hava solunumun bir sonraki aşamasında vücut içinde yol alarak biraz daha aşağılara doğru inecektir. Havanın burundan sonra geçeceği bölge nefes borusudur. Soluk borusu,yutak ile akciğer arasında bulunur. Kıkırdak halkalı yapıdadır. Akciğere hava iletimini sağlar.Ağız boşluğunun son kısmında yer alan yutağa soluk borusu bağlanır. 10–12 cm uzunluğunda ve 2 cm çapında olan bu borunun başlangıç bölümüne gırtlak denir. Gırtlağın içindeki ses telleri epitel uzantılardan meydana gelmiş olup, gerginlikleri kaslarla ayarlandığından çeşitli tonlarda ses çıkartılmasını sağlar.
Soluk borusunun, düz olan arka yüzü yemek borusu ile komşudur ve iç yüzü hareketli siller taşıyan epitel hücreleri ile döşenmiştir. Bu hücrelerin meydana getirdiği epitel tabakası altında salgı bezleri bulunduğu gibi, hücrelerin arasında da salgı yapan goblet hücreleri bulunur. Bu hücreler mukus denilen bir madde çıkarırlar. Mukus hareketli siller üzerinde ince bir tabaka oluşturur. İnce mukus tabakası, hem epitel yüzeyin nemli kalmasını sağlar, hem de solunumla giren havadaki toz ve diğer yabancı maddeleri tutar. Bu tüycükler sürekli olarak akciğerin ters yönünde yani ağıza doğru kamçı benzeri bir hareket yaparlar. Bu şekilde tüycüklerin üzerlerine düşen çok daha küçük parçalar boğaz bölgesine doğru ilerlemiş ve akciğerden uzaklaşmış olur. Boğaz bölgesinde yemek borusuyla birleşen nefes borusu, içinde biriken atık parçalarını ve bazı bakterileri yemek borusuna iletir. Boğazda biriken parçalar yutma refleksini başlatır.
Böylece atık maddelerin ve akciğerde hastalık oluşturabilecek bakterilerin tümü yutularak mideye iletilir ve mide asitinde parçalanıp yok edilir. Sabah uyanıldığında boğazda hissedilen doluluk ve ses değişikliğinin sebebi de gece boyunca nefes borusunun kendini temizleme işlemi sırasında biriken yabancı madde ve bakterilerdir.Kazara nefes borusuna yiyecek ya da nem parçaları kaçsa bile, bunlar da ve öksürük olarak isimlendirilen hava patlaması ile çıkartılır. Bir öksürüğün hava itmesi saatte 960 kilometreye kadar çıkabilir.
Soluk borusunun yapısında epitel tabakasından sonra kıkırdak doku tabakası bulunur. Kıkırdak doku, soluk borusunun duvarlarının birbirine yapışmasını önleyecek şekilde bir gerginlik sağlar. Yemek borusuna bakan yüzeyde kıkırdak yoktur. Soluk borusu arkada dördüncü sırt omuru hizasında iki kola ayrılır. Bu kollara bronş adı verilir. Bronşların herbiri akciğere girdikten sonra binlerce ince borucuğa ayrılır. Bunlara bronşçuk adı verilir. Bronşçukların uçlarında hava keseleri bulunur (alveol). Alveoller çok ince, tek sıra epitel hücrelerden oluşmuş olup dışı kılcal damarlar ile donatılmıştır.
Nefes borusu gırtlaktan akciğerlere kadar uzanan yaklaşık 30 cm uzunluğunda bir borudur. Bu boru her an açık olmak zorundadır. Aksi takdirde havanın ciğerlere iletimi durur ve insan boğularak ölür. Boyun gibi hareketli bir bölgeden geçen ve etten yapılmış olan bu esnek borunun sürekli açık kalmasını sağlamak gerçekte oldukça zordur. Ancak nefes borusunun mükemmel tasarımı sayesinde bu zorluk ortadan kalkmıştır. Nefes borusu C harfi şeklinde kıkırdaklarla desteklenmiştir. İşte bu kıkırdaklar nefes borusunun kapanmasını engeller.
Bu karmaşık sistemin herhangi bir parçasının eksikliği vücutta onarılması zor hasarlar oluşmasına neden olur. Örneğin genetik bir hastalık olan Kartagener sendromunda, sistemin tüm elemanları eksiksiz var olmalarına rağmen nefes borusunu örten tüycüklerin hareket etme özellikleri yoktur. Bu eksiklikle doğan bebeklerin çok büyük bir bölümü sık sık tekrarlayan akciğer enfeksiyonları nedeniyle daha çocukluğa ulaşamadan hayatlarını kaybederler.
5-Akciğerler,Yeri,Yapısı ve Görevleri:
Solunum sisteminde gaz değişiminin yapıldığı organdır.Göğüs boşluğu içinde yer alır. Kalple birlikte göğüs boşluğunu doldurur. Sağda 3 solda 2 olmak üzere 5 lobtan oluşur. Sol akciğerin küçük olmasının nedeni, kalbin buraya yakın oluşudur.Göğüs ve karın boşluğunu ayıran diyafram denilen zarın üzerindedir.Akciğerlerin yapısı süngere ben-zer. Hacmi büyüyüp küçülebilir. Rengi açık pembedir. Akciğerlerin üzeri plevra denilen çift katlı bir zarla çevrilidir.Damar,sinir ve bronşların akciğere girdiği yerde plevra zarı yoktur. Bu zarların arasında sıvı bulunur. Bu iki zarın iç ve dış yaprakları arasındaki boşluklarda az miktarda lenf sıvısı ve hava bulunur. Bronşlar akciğerlerin içinde bronşcuklarla devam eder. Bronşcukların ucunda üzüm salkımına benzeyen alveol denilen hava keseleri bulunur. Alveoller kılcal kan damarları ile çevrilidir. Oksijen ve karbondioksit değişimi alveollerde gerçekleşir. Alveole giren havadaki oksijen kılcal kan damarlarına geçer. Kirli kandaki karbondioksit de yine alveollerde tutularak dışarı verilir. Buna hücre dışı solunum denir.
Akciğerde bulunan hava kesecikleri (alveol) ile bunun etrafını saran kılcal damarlar arasında oksijen ve karbon dioksit geçişi olur.
Akciğerlerin çok önemli olan iki görevi vardır.
• Dışarıdaki havayı alıp (soluk alma), hava içindeki oksijenin alveollerin etrafındaki kılcal kan damarlarına geçmesini sağlamak.
• Organlardan kirli kanla gelen karbondioksidi alveollere alıp dışarı atılmasını (soluk verme) sağlamaktır.
Diyafram ve Göğüs Kasları:Diyafram kası, göğüs boşluğuyla karın boşluğunu birbirinden ayırır. Göğüs boşluğunun alt kısmını kaplayan yassı bir kastır. Aşağı-yukarı kasılıp gevşeyerek göğüs boşluğunun hacmini değiştirir. Bu nedenle akciğerlere hava giriş-çıkışı kolaylaşır. Ayrıca göğüs kasları kasılıp gevşeyerek kaburgaların açılıp kapanmasını ve akciğerlere havanın girip çıkmasını sağlarlar.
Diyafram aşağıya doğru çekilip, göğüs kasları kasıldığında kaburgalarımız yukarı kalkacağından, göğüs boşluğunun hacmi genişler. Akciğerlere hava dolar, soluk alırız. Diyafram yukarı doğru şişkin; kaburgalanmızı hareket ettiren kaslar gevşek iken göğsümü-zün hacmi küçülür. Bu durumda dışarıya hava verilir.
Dakikada 16-18 defa soluk alıp veririz. Solunum hızı omirilik sağındaki solunum merkezi yönetir.
SOLUK ALIP VERME MEKANİZMASI
Göğüs boşluğu ve akciğerlerin genişleyip daralmasına dayanır.bu mekanizmada diyafram ve göğüs kasları da görev alır.
İnsan vücudundaki hücrelerin her birinin sürekli olarak oksijene ihtiyacı vardır. Örneğin şu anda sayfayı okuyabilmeniz, gözünüzün retina tabakasındaki milyonlarca hücrenin hiç durmaksızın oksijenle beslenmesi sayesinde mümkün olmaktadır. Bunun gibi, vücuttaki tüm kasların, bu kasları oluşturan hücrelerin, karbon bileşiklerini “yakarak”, yani bunları oksijenle reaksiyona sokarak enerji elde etmeleri gerekir. Her nefes aldığınızda vücudunuza 100 trilyona yakın hava molekülü girer. Bunun yaklaşık %21′i yani 21 trilyonu, oksijen molekülüdür. Solunum sistemi yoluyla vücudunuza giren ve kan dolaşımına yüklenen bu moleküller, yine kan yoluyla vücudun en derin noktalarına kadar ulaştırılır. Ve burada bulunan karbondioksit molekülleriyle yer değiştirir. Biz sadece nefes aldığımızı zannederken, gerçekte bu sırada vücudumuzun derinliklerinde hiç durmadan oksijen, karbondioksit ve su alış-verişi gerçekleşir.
Soluk alırken, diyafram kası kasılır ve kaburgalar arası açılarak hacim artar, göğüs iç basıncı düşer ve içeriye hava girer. Bu esnada göğüs boşluğu genişlemiştir.
Soluk verirken; diyafram kası gevşer, kaburgalar birbirine yaklaşarak hacim azalır, göğüs iç basıncı artar ve dışarıya hava verilir. Bu esnada göğüs boşluğu daralmıştır.
Solunum hızı kandaki CO2 miktarına göre düzenlenir. CO2 artışı soluk alıp vermeyi hızlandırır.Çünkü CO2 kanın pH sını düşürür ve ortam asit hale gelir Bu da beyni uyarır.
Soluk alış verişinin hızı ve şiddeti omurilik soğanındaki sinirler tarafından denetlenir
Soluk Alma:Akciğerlere hava dolmasıdır. Sırasında göğüs boşluğu ve akciğerler genişler. Diyafram kasılarak düzleşir.Göğüs boşluğu öne doğru genişler. Böylece akciğerlerde genişleyerek içindeki hava basıncı düşer ve dışardaki hava akciğerlere dolar.
1. Kaburgalar arasındaki kaslar kasılır.
2. Diyafram kası kasılır,diyafram kası düzleşir.
3. Göğüs boşluğu genişler,göğüs boşluğunun hacmi artar.
4. Akciğerler genişler.
5. Akciğerlerdeki hava basıncı(iç basınç) düşer.
6. Oksijen alveollere kadar gelir.
7.Oksijence zengin hava akciğere dolar.
8. Oksijen kana, karbon dioksit hava keseciklerine geçer.
Soluk Verme: Akciğerlerdeki havanın dışarı verilmesidir.Sırasında diyafram kası gevşeyerek kubbeleşir ve göğüs boşluğu daralır.Göğüs boşluğunun daralması akciğerleri sıkıştırarak içindeki havanın dışarı çıkmasını sağlar.Soluk verme soluk almaya göre daha pasiftir.
1. Göğüs ve diyafram kasları gevşer,Kaburgalar arası kaslar gevşer
2. Göğüs boşluğunun hacmi azalır,göğüs boşluğu daralır.
3. Akciğer küçülür, iç basınç artar.
4. Kirli hava dışarı atılır.
SOLUNUM GAZLARINI TAŞINMASI
Kanın en önemli özelliklerinden biri; CO2 ve O2 taşıma kapasitesinin çok yüksek olmasıdır.
Taşıyıcı Pigmentler
Kana yüksek oranda O2 ve CO2 taşıma kapasitesi sağlar. Hemoglobin en önemlisidir.
Hemoglobin O2 ve CO2 ile tepkimeye girerek kanı O2 korumasında rol oynar.
Deniz seviyesinde havadaki O2 miktarı yüksektir. Dolayısıyla buralarda yaşayan insanların kanlarındaki hemoglobin çok büyük oranda O le birleşir.
Yükseklere çıkıldıkça O2 oranı azalacağından hemoglobinin tutacağı O2 miktarı da düşer. Bu nedenle yükseklere çıkanlarda özel O2 tüpleri bulunur.
Oksijenin Taşınması : Hayvanların kanında O2 taşıyıcı solunum pigmentleri bulunur. Pigmentleri şu şekilde sıralayabiliriz: Hemoglobin, Hemosiyanin, Klorokruorin, Hemoeritrin
Oksijen kanda oksihemoglobin halinde taşınır. Çok az bir kısmı kan plazmasında çözünmüş olarak taşınır. (% 2 kadar). Akciğerlerde kana geçen O2, alyuvarlardaki hemoglobinle birleşip oksihemoglobini oluşturur.
Hb + O2 HbO2 (Oksihemoglobin)
Doku kılcallarında hemoglobinden ayrılıp doku sıvısına, oradan da difüzyonla hücrelere geçer.
Tablo : Hayvanlarda Solunum Pigmentleri ve Bulunduğu Yer
1. O2 alveollerden akciğer kılcallarına girer.
2. Kan plazmasından alyuvarlara geçerek hemoglobinle birleşip oksihemoglobini oluşturur. (Hb + O2 => HbO2)
3. Akciğerlerden kalbe dönen kan kalbin pompalanmasıyla dokulara gönderilir.
4. Dokularda oksihemoglobin az O2 li bir çevreyle karşılaşınca O2 hemoglobinden ayrılır. (HbO2 = Hb+O2)
5. Serbest kalan O2 difüzyonla doku hücrelerine geçer.
Karbondioksitin Taşınması: Hücrelerde oluşan CO2, doku sıvısına geçip difüzyonla kılcal damarlara geçer. Normal olarak CO2, kanda çok az erir ve az bir kısmı kan plazması ile taşınır. Büyük bir kısmı ise alyuvarlara girer. Alyuvarlarda karbonik anhidraz enziminin katalizlemesi sonucu CO2, su ile birleşerek karbonik asiti oluşturur.
Karbonik asit (H2CO3), iyonlaşarak H+ ve HCO3– (bikarbonat) iyonu meydana getirir. H+ iyonu alyuvarlarda hemoglobinle, birleşerek HCO3 iyonları ise plazmada taşınarak akciğer kılcallarına getirilir.
Karbonik anhidraz enzimi
Akciğer kılcallarında HCO3 iyonları tekrar alyuvarlara girerek H+ iyonları ile birleşir ve H2CO3 (karbonik asit) oluşturur.
Yine karbonik anhidraz enziminin etkisiyle, karbonik asit, H2O ve CO2 e ayrışır. Böylece serbest kalan CO2 difüzyonla önce plazmaya, oradan da akciğer alveollerine geçer ve soluk verme ile dışarı atılır.
1. Hücre solunumu ile oluşan CO2 difüzyonla hücreler arası boşluklara buradan da doku kılcallarına geçer.
2. CO’in büyük kısmı alyuvarlara gelip burada karbonik anhidrazin katalizörlüğünde su ile birleşerek karbonik asit oluşur.
3. Karbonik asit (H2CO3) iyonlaşarak H+ ve HCO3- iyonu oluşturur.
4. H+ alyuvarlarda hemoglobinle HCO3- ise plazmada taşınarak akciğer kılcallarına getirilir.
5. Burada HCO3- tekrar alyuvarlara gelerek H+ ile birleşir H2CO3 oluşur.
6. Karbonik anhidrazın etkisiyle H2CO3 , H2O ve CO2 ayrışır. Serbest kalan CO2 difüzyonla önce kan plazmasına oradanda akciğer alveollerine taşınır.
7. Serbest kalan CO2 soluk vermeyle dışarı atılır
solunum sistemi hastalıkları
SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARI
Solunum sistemi insan vücudunda mevcut olan yaklaşık 70 trilyon hücreye oksijen taşımakla görevli olan sistemdir. Sadece oksijen taşımakla kalmaz, hücrelerin metabolizma faaliyetleri sonucu oluşan karbondioksitin uzaklaştırılması ve kanın pH’ sının ayarlanması gibi önemli görevleri üstlenmektedir. Solunum sistemi elemanları burun, gırtlak, nefes borusu ve akciğerlerdir. Bu organlardan en ciddi rahatsızlıkların meydana geldiği organ ise akciğerlerdir. Özellikle akciğere bağlı önemli hastalıklarda kişi her nefeste yeterli miktarda oksijen alamaz, bunun sonucunda hayattan zevk alamaz duruma gelirler.

SOLUNUM SİSTEMİNDE GÖRÜLEN GENEL HASTALIKLARSolunum yolları hastalıkları sizinde tahmin etmekte zorlanmayacağınız gibi kiri havadan kaynaklanmaktadır. Sağlıklı bir hayatın temelleri sağlıklı havadan geçer. Havanız sağlıksız olursa, o kirli hava, geçtiği bütün organlara zarar vermeye başlar. İlk etapta vücut bu arızaları giderebilecek yetenektedir lakin uzun ve ısrarcı bir şekilde solunan kirli hava sonucu vücut yenik düşecek, hastalıklar en zayıf anınızda sizi yakalayacaktır. Be vesile ile hastalıklara yakalanmadan önce ortamımızın nezih ve ferah olmasına özen göstermek gerekmektedir. Solunum sisteminde meydana gelebilecek olası arızalar şunlardır;
LARENJİT
Gırtlak iltihabı olarak da isimlendirilmektedir. Ses tellerinin iltihaplanması sonucu ses kısılır, boğuk çıkar veya bazen de ses hiç anlaşılmaz. Hasta boğazında bir şey varmış gibi sürekli gırtlağını temizleme ihtiyacı hisseder. Gıdıklanma duygusu meydana gelir. Tedavi sebep olan etkenin çeşidine göre değişir. Alerjiden kaynaklı ise antihistaminik ilaçlar kullanılır, bakteri kaynaklı ise antibiyotik ve ya virüs kaynaklı olduğu teşhis edilirse buhar solunması önerilmektedir.
ASTIMAstımlı kişilerin solunum yolları çok duyarlıdır. Daralan hava yolları havanın akmasında sorun çıkarır ve nefesin alınıp verilmesine neden olur. Astımda, hava sınırlı hava yollarını geçmeye zorlanır. Zorlandığı zaman ise hırıltı ile sonuçlanır. Astım atakları hava kirliliği, sigara dumanı, fabrika dumanları, solventler, enfeksiyonlar, polen, yiyecek, soğuk hava, egzersiz, kimyasallar ve temizlik ilaçlar gibi tetikleyiciler tarafından getirilebilir. Birçok astımlı toz veya polen gibi ortak alerjenlere karşı alerjik değildir.
Astımdan korunmak için evden kimyasal maddeler, evcil hayvan ve halı temizleme gibi alerjenleri çıkarın. Halılarınızı alerjen geçirmeyen şiltelerle kapatın. Haftada bir tüm nevresim, battaniye, yorgan ve yorgan yüzlerini sıcak su ile yıkayın. Dikkat edilmelidir ki temizlik esnasında astımla hasta evde bulunmamalıdır. Evde sigara içmeme politikası uygulanmalıdır. Astım tedavisinde genellikle steroid ilaçlar kullanılmaktadır. Steroidler astım ve KOAH gibi solunum koşulları için kullanılan en iyi en güçlü ve en bilinen anti-inflamatuar ilaçlardır. Steroidler etkili olmalarına karşın, uzun süreli kullanımı katarakt, iştah artışı ve kilo alma, şişlik ve böbreküstü bezi fonksiyon bozukluğu gibi ciddi yan etkilere yol açabilir.
KRONİK OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIĞI(KOAH)Akciğer hastalıkları KOAH, genellikle kronik bronşit ve amfizem dahil olarak anılacaktır. KOAH’lı bireylerde nefes darlığı, kronik öksürük ve kronik mukus üretimini darlığı gibi belirtiler sergilenmektedir. Diğer belirtiler arasında artan mukus veya balgam, boğazın sık sık temizlenmesi, sarı, yeşil veya kanlı balgam, ayak bileği veya bacak şişliği, uyku zorlukları, genel yorgunluk, unutkanlık ve konuşmada güçlük belirtilmektedir. KOAH vakalarının çoğu sigara içme alışkanlığı nedeni ile oluşmaktadır. Diğer nedenler arasında başka tarz duman, hava ve mesleki kirlilik, kalıtım,  solunum yolu enfeksiyonları tarihçesi ve eğilimli olma, kronik ya da tedavisi eksik astım, kistik fibrozis (miras) sayılabilmektedir. KOAH tedavisinde önlemin yanısıra ilaç tedavisi uygulanmaktadır. İlaç tedavisine destek niteliğinde kardiyovasküler egzersiz, sağlıklı, besleyici bir diyet, düzenli check-up yani kontrol, oksijen terapisi, ev hava temizleyicileri, ev nemlendiriciler kullanımına ya da yapılmasına özen gösterilmeli, iyileşmek için çalışılmalıdır.
AKUT BRONŞİTAkut bronşit genellikle viral veya bakteriyel kaynaklıdır. Bronş tüplerinin iltihaplanmasına verilen isimdir. Bir solunum yolu enfeksiyonu belirtileri bireyin direncini düşürdükten sonra kendini belli eder. Direnç düşürüldükten sonra öksürük, nefes darlığı, göğüs ağrısı, balgam ya da mukus, artan yorgunluk sayılabilir.  Mukus ve ya balgamın sarı veya yeşil renkte olması durumunda antibiyotik kullanılmalıdır. Antibiyotik doktorunuzun tavsiyesine göre kronik bronşitin aksine, akut bronşitte dört ile altı hafta arasında sürer.
SİNÜZİTHer yıl yaklaşık 40 milyon kişide solunum yolu hastalıklarından biri olan sinüzit gelişmektedir. Sinüzit, her sene sinüs boşluklarının, genellikle soğuk algınlığı veya alerjik reaksiyonlar sonrası gelişmesidir. Sinüs boşluklarının açıklığının küçük bir miktar kadar engellenmesi sonucu her zaman oluşabilir. Bağışıklık sistemi hastalıkları olan kişilerde ilk gelişen sinüzit bertaraf edilebilmektedir. Tuzlu spreyler burun tıkanıklığının açılmasında işe yarıyor olmasına rağmen üç günden fazla kullanılması önerilmemektedir. Çünkü, uzun süreli kullanılan burun spreyleri burun dokusuna zarar verir. Sinüzit hızlı ve eksiksiz tedavi edilmesi gereken bir problemdir. Tam yapılamayan menenjit tedavi, sinüs apseleri ve kronik sinüzit gibi solunum sistemi komplikasyonlara neden olabilir. Sinüzit belirtileri şunlardır: Baş veya yüz ağrısı, burun tıkanıklığı, yeşil veya sarı burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı, yorgunluk. Bu belirtiler görüldüğünde büyük ihtimalle sinüzit hastalığından şüphelenilmelidir. Sinüzitte hasta olmadan önlem almak, hastalık sonrası tedaviden daha kolaydır. Peki nasıl önlem alabiliriz sinüzit için. Sigara dumanından ve kirli havadan kaçınız, odanızın havasını nemlendirin, alerji ve solunum yolu enfeksiyonlarında derhal bir doktora görünüp antibiyotik alın. Tedavinizi sonuna kadar devam ettirin, yarı bırakmayın.
SOĞUK ALGINLIĞISoğuk algınlığı son derece bulaşıcı üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Grip virüslerinden farklı olarak soğuk algınlığı rhinovirüsler adı verilen yüzlerce virüsten kaynaklanır. Virüsler hapşırma ve öksürme ve ya kirlenmiş nesnelere dokunarak yayılır. Çoğu insan vitamin ve mineral bileşimli ilaçlar ile solunum yolu enfeksiyonu semptomları tedavi edilerek iki hafta içinde iyileşebilmektedir. Soğuk algınlığına virüsler neden olduğu için antibiyotik kullanımının virüsler üzerinde etkisi yoktur. Ağır soğuk algınlığı durumlarında mukus rengi sarı ya da yeşil olur. Bu aşamada bir doktora uğramanızda fayda vardır. Soğuk algınlığı belirtileri şunlar olabilir: Hapşırma, burun akıntısı, öksürük, boğaz ağrısı, tıkanıklık, düşük dereceli ateş, baş ağrısı, kas ağrıları. Soğuk algınlığında beslenmeye dikkat edilmeli, sık sık eller yıkanmalı, sıvı alımı artırılmalı, aspirin veya ibuprophen gibi ağrı kesiciler kullanılabilir, öksürük baskılayıcılar kullanılabilir.
GRİPInfluenza virüsünün neden olduğu ciddi solunum yolu enfeksiyonudur. Grip, insandan insana yayılan, son derece bulaşıcı bir hastalıktır. Grip virüsleri çok sayıda ve kendilerini değiştirme yeteneğine sahip oldukları için salgınları önlemek mümkün değildir. Yeni bir anti-viral ilaç ve grip aşıları birçok kişide başarılı olmaktadır. Semptomları şunlardır; burun akıntısı, ateş ve titreme, öksürük, kas ve eklem ağrıları, boğaz ağrısı, üst solunum yolu tıkanıklığı, bulantı, kusma ve ishal. Gripi önlemek için yıllık grip aşıları yapılabilir, eller sık sık yıkanabilir, kas ve eklem ağrıları için analjezikler kullanılabilir ve sıvı alınımı artırılmalıdır.
PNÖMONİPnömoni, her yıl bir virüs ya da bakteri nüfusunun yaklaşık yüzde biri kadar miktarının yol açtığı akciğer solunum yolu enfeksiyonudur. Pnömoni hafif bir solunum iltihabı olabilir veya hastanede yoğun bakım gerektirebilir. Çoğu hasta 2-3 hafta içinde iyileşir rağmen, bazı komple solunum yetmezliğinde ölümler olabilir. Özellikle yaşlılar zatürreye daha hassastırlar. Pnömoni belirtileri şunları içerebilir: Öksürük, nefes darlığı, sarı, yeşil veya kanlı balgam, göğüs ağrısı, yorgunluk, üşüme ve ateş. Tedavide yapılması gereken sıvı alımı artırılmalı, solunum bakım ilaçları (antibiyotik, ekspektoran) kullanılabilir, zatürre aşısı yapılabilir, ev nemlendiriciler kullanılabilir.
PLÖREZİPlörezi, bakterilerin neden olduğu bir solunum yolu enfeksiyonudur. Genellikle akciğer ve göğüs boşluğu, plevra zarının bir solunum yolu iltihabıdır. İlk belirtiler derin nefes alma ve öksürük ile artan göğüs ağrısıdır. Diğer belirtiler arasında hareket esnasında göğüs duvarı boyunca hissedilen ağrı, yorgunluk, nefes darlığı, ateş. Tedavide doktorunuzun önerdiği solunum bakım ilaçları (bakteriyel enfeksiyonlar için antibiyotik) kullanılmalıdır.
AKCİĞER KANSERİAkciğer kanserinin en büyük nedeni sigaradır. İkincil olarak olarak ise solunan kirli hava ya da duman. Bu etkenler akciğer dokusunda kötü huylu tümörlerlerin gelişmesine neden olmaktadır. Tedavide cerrahi, kemoterapi, radyasyon tedavisi, cerrahi, kemoterapi ve radyasyon kombinasyonu uygulanabilmektedir. Akciğer kanserinin önlenmesi için asla herhangi bir tür tütüne başlamayınız. Sigaradan, dumanlı havadan, endüstriyel veya mesleki kirleticilerden  kaçınınız.
Yukarıda sayılan hastalıklar sıklıkla bilinen hastalıkladır. Bunların dışında solunum sistemini etkileyen hastalıklar da bulunmaktadır. Bunlar Konjestif Kalp Yetmezliği, Gastroözofageal Reflü, Guillain Barre Sendromu, Myastenia Gravis gibi.
SOLUNUM SİSTEMİNE DESTEK OLABİLECEK ŞİFALI BİTKİLER
SOLUNUM SİSTEMİNİ UYARANLAR: Burada sayacağımız bitkiler solunum sistemini uyarır, kasları harekete geçirir. Bu sayede ciğerlerdeki balgamın dışarı atılmasına yardımcı olurlar. Sütotu, yaban yasemini, koyungözü, adasoğanı, çuhaçiçeği(bitki ve kök), kekik, tarçın, rezene, meyan kökü.SOLUNUM SİSTEMİNİ RAHATLATANLAR: Buradaki bitkiler akciğerdeki aşırı gerginlik nedeni ile olauşan problemlerin önüne geçer. Akciğer dokusunun rahatlamasını sağlar. Balgamın dışkılanabilmesini sağlar. Bu bitkiler andızotu kökü, anason, okaliptüs, sinirliot, melekotu kökü, keten tohumu, denizüzümü, kekik, lavanta.MUKOZA KORUYANLAR: Burada yer alan şifalı bitkiler solunum organlarının iç yüzeyini kaplayan tabakayı(mukoza) yumuşatır, yükünü hafifletir. Mukozayı ve öteki dokuların yüzeylerini korur ve kayganlıklarını sağlarlar. Bu bitkiler hatmi(bitki ve kök), öksürükotu, ebegümeci, sığırkuyruğu çiçeği, keten tohumu, meyan kökü, salep.
SONUÇ OLARAK:  Solunum yollarından hava geçmektedir. Geçen havanın temiz olması kullanılan organların ömrünün uzun olmaını sağlayacaktır. Bunun için ilk etapta yapılması gereken sigara kullanıyorsanız bırakmanız ya da içilen ortamdan uzak durmanızdır. İkincil anlamda dikkat etmemiz gereken ise egzersiz ve temiz hava olan nekanlarda zaman geçirmeye çalışmak. Artan iş hayatı ve şehirleşme solunan havanın giderek düşmesine neden olmaktadır. Kömür dumanı, sanayi ve fabrika bacalarından çıkan gazlar, egsoz gazları derken ister istemez kirli havayı ciğerlerimize soluyoruz. Bunlar göz önünde bulundurularak tatil günlerinde ya da fırsat bulunduğunda köy ya da ormanlık parklara gidilmeli, haftada iki ya da bir gün olsun kendimize temiz hava ısmarlamalaıyız. Bu hava üstelik bedava. Bunların dışında solunum yollarına ya da organlarına iyi gelebilecek şifalı bitkileri, bunlardan yapılabilecek çayları mutfaklarımızdan eksik etmemeliyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder